Bir şarkı mırıldansak değişir mi her şey?

Beklentiler…

Herkesin beklentileri vardı. Büyüklü, küçüklü demeden istenen arzular. Bazen çocukça hevesler, bazen tutkulu hırslar ama beklentimiz vardı. Hala da varlar. Yarınlara ulaşan bir beklenti silsilesi.

Duyulmayan müziklerin kalmadığı bir ortam mesela. Hani şu metrolara giderken yerin altında sizi bambaşka dünyalara ulaştıran müziklerin tınısı. Gülen gözlerin eksik olmadığı bir dünya…

Şiirlerle cevapların verildiği, yol ayrımına girmeyen dünyalar. Cennetten mi bahsediyorum bilemedim. Farkındayım, çok şey istiyorum. Fakat özünde aslında azıcık şeyler diliyorum. Azıcık mutlulukların yer ettiği dünya, bir bakıyoruz hayatımız olmuş. Küçük gibi duran ama büyük mücadeleleri sunan hayaller. Kırmadan, yıkmadan ve yıkılmadan yürümek şöyle boylu boyunca. Bir melodi gibi yani… Şu yol kenarlarında çiçek satan ablaların söylediği şarkılar gibi bazen. Gür sesle ve başkaldıran, çiçek kokan… Papatyalar gibi sarı, güller gibi kırmızı, zambaklar gibi beyaz ve duru günler dilesek ya. Tango gibi tutkun, lirik gibi sızlatan, darbuka gibi oynatan, ne de güzel karışım böyle.

Yaşamak isteyeceksin sonuna kadar! Deli olacaksın birazda. Ruhun mantığını kavrayacak, öyle bahanelere karışmayacaksın. Sokaklarda yürürken bir sabah kuşluk vakti, tebessüm edeceksin fark edilmeden. Fark etmeden, fark edilmekten korktuğunu bile anlamayacaksın. Öyle içten olacak o sabah her şey. Uyumanın ve uykunun, gözünü açmanın keyfini sürebileceksin yeri geldiğinde. Her ne kadar gasp etse de stres hayatının çoğunu, deneyeceksin sen de.

Hayat diyorum her gün yüzlerce insanın aynı maceraya koştuğu bir otobüs olsa mesela, en masum davranış uyuyacak bir cam köşesi bulmak olacak. Uykuya yenik düşen gözlerin en masumunu görecek insan. Her insan, bir başkasına benzediğini ancak böyle hissedecek. Soğuktan titreyen ellerini sıvazlayan bir insan, başka bir insanın buharını gördüğünde anlayacak yaşadığını… Aynı olduklarını… Hayata aynı amaçla geldiklerini, sonra apayrı olduklarını…  İşe yetişmek için yürüyen merdivenlerden düşen biri olacak o sabah, elini bir hışımla uzatacaksın kaldırmak için, sen ayrı o ayrı olacak… Biri belki de arkasından tekme vuracak. O zaman anlayacaksın hayatın çemberini. Sen kendine ait dünyanda insanlar için hayaller kurarken, o insanlar sadece kendilerini düşünecek belki de. Hayata küstürecekler seni. Yılma! Kötülük kazanmaz hiçbir zaman, bunu bilmek seni rahatlatmayacak belki ama bu böyle olacak. Çünkü hayat, ince bir nağmeden süzülen şarkıdır, duymasını bilene.

Bu sonsuz kâinat bir gün tam anlamına ulaştığında, o zaman bu yaptıklarının hesabını iyi ki diyerek vereceksin. Yılmayarak ve hayallerine güzel bir dünyaya inanarak bitireceksin olan her şeyi…

Olduklarından sorumlu halde…




Bir cevap yazın